30 Nisan 2010 Cuma

Varoluşsal Sıkıntı İçindekiler


Özlem Tekin yeni albüm çıkarıyormuş. 5 yıl aradan sonra. albümün adı "Bana Bi'şey Olmaz". Nasıl olmaz a canım. Şişmişsin hafiften. Nasıl olmaz.
bu hatun kişi ve yandaşları çıktıkları dönemden beri neden sürekli yok bana birşey olmaz yok dağları deldim kendi kendime yok cam kırıkları falan diye bas bas bağırıyor? Demekki bişi olduğu yok. sürekli yalandan rocker kadın serttir, yıkılmazdır imajı sergilemek niye. Dünyanın en itici karakter bürünmesi olarak düşündüğüm "metalci kadın" triballeri sıkıcı olmadı mı?

Türkiye'de yaşıyorsun beybe. Metalci olunmaz bilesin.

Bir de Gripin'in vokali her kimse kolları goril kolu gibi ya!
AXL'a bak bir de buna bak. ayıptır. Çal sazını böyle işlere bulaşma.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Gossip Bahçeşehir!

Bu ne be dememe yol açan akıl sır erdiremediğim topluluk!

İnsan değilsiniz demek istiyorum buradan.

Bahçeşehir Üni'sinde olan biteni interaktif ortamdan birbirleriyle paylaşıyorlarmış. Oha! Gossip Girl stalyası diye buna derim ben. A be dümbelek Türkiye'de yaşıyorsun demezler mi adama. Millet Siirt'te sayısız kere ufacık kızlara tecavüz etsin buna sessiz kal birşey yapma ama dedikoduya gelince harkulade işlem tıkırında. Bu nasıl bir bilinçsizlik bu nasıl bir sığlıktır.

Dedikodu yapacaksan al kahveni otur arkadaşınla yap. Ama sayfa açmak nedir?!

Hepsisine yatmadan önce 250 gürz darbesi armağan ediyorum.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Bir gün bir gün bir çocuk...

Eve gelmiş kimse yok! Açmış bakmış dolabı şeker de sanmış ilacı...

Görünüşü güzel, pürürzsüz,olabildiğince çekici. Bonibon gibi duruyormuş orada. Kimsede dokunmamış. Ambalajlı. İlk dokunan çocuk olacakmış. Etrafına bakmış önce. Suyu yudumlamış. Dışarıda çok koşmuş terlemiş, ıslakmış sırtı. Yavaşça parıl parıl parlayan şeker kutusuna yönelmiş. Çıkarmış renkli misketi. Ağzına atmadan önce koklamış. Kokusuz, biraz uzak duruyormuş. Ağzıma atmasam mı diye düşünmüş önce. Çünkü daha önce yediği şekerlerden farklıymış bu elinde duran. Emin olamamış. Sonra bir hamlede kimse gelmeden atıvermiş ağzına.

İlk başta biraz tatlı biraz acı bir tat gelmiş ağzına. Sonra daha iyi anlayabilmek için ısırmış. Ağzının içi zehir gibi olmuş çocuğun. Kekremsi,acı, tükürülesi bir tat. Çocuk çıkarmamış ama. Çiğnedikçe büyümüş, acılığı artmış. Dilinde, damağında heryerinde hissetmiş bu kötü tadı. Bir hamleyle yutmuş.

Akşama sancı başlamış. Kıvrım kıvrım kıvranmış. Söyleyememiş kimseye dolaptaki şekeri yediğini. Rengi solmaya başlamış, halsizleşmiş, gözleri yorgun bakmaya başlamış,karnı içine çekilmiş. Anlamışlar sonra çocuğun iyi olmadığını hastaneye yollanmışlar.

Çocuk söylemiş o zaman. Şeker yedim demiş. Sormuşlar nasıl bir şekerdi diye. Dolaptan aldım demiş anlatmış şekeri. O zaman anlamışlar ve anlamış çocukta şeker sanmış ilacı.

Çocuğa ne mi olmuş? Vallium bağımlısı olmuş.

15 Nisan 2010 Perşembe

Peter Steele


Peter Steele ölüyorsa herkes ölebilir! Type O Negative'in vokalisti bu güzide insanın ölüm haberini uykum bölünerek aldım ve bilinçaltımdakileri saklayamayarak her birşeyi söyledim. Aman ne güzel oldu.

Peter Steele'le ilgili vakti zamanında planladığım şeylerin asla gerçekleşemeyeck olması beni daha da üzüyor. Bi yanına gitseydim dizine otursaydım, masal anlatsaydı bana ne hoş olurdu oysa. Bi fıstık alsaydım gül yanağından, saçlarını tarasaydım uyanıp omlet yapsaydım sonra köpürte köpürte saçlarını yıkasaydım falan...Ne hoş ne şükela olurdu.

Kalp kriziden ölmesi hiç inandırıcı gelmemekle beraber kalp kriziden ölen bir Peter Steele'i zihnim kabul etmiyor. Bence kozmik güçler tarafından yeni bir ırk yaratılmak üzere başka bir gezegene kaçırıldı.

Yakışıklı vardır, güzel adam vardır, alımlı adam vardır, karizmatik adam vardır ve Peter Steele vardır. Bunları ayırmak lazım...Annihilator yoktur Jeff Waters vardır gibi bir durum bu.

Haftasonu çekimlerinde olacağım ultimate filmim Vazo'yu kendisine armağan ediyorum...

(Martin van Drunen vardı bir zamanlar ki artık gollum kılığında bir insandır.Yeni bir hedef bulmam lazım kendime! Finlandiya, Norveç semalarına süzülmek lazım.)

10 Nisan 2010 Cumartesi

Emo Dedikleri Ne Ola ki?

Emo sözcüğü ülke topraklarına gireli çok olmadı. Bundan yaklaşık 5 yıl önce saçları yağlı ağzının kenarına kurdele misali iliştirilmiş piercingi ile dolaşan hüzünlü zengin punkları görünce bu tarzın adının emo olduğunu bilmiyordum. Emo'nun sözcük açılımının " emotional punk" olduğunu ilk duyduğumda kavram karmaşası yaşayarak "Punk önce aç karnını doyursun sonra duygusal olur!" diyecektim ki karşımda bu açıklamayı yapanın has Emo olduğunu fark ettim...

Benim ve birçoklarının bildiği punk cidden evsizdir serseridir ve Vans Converse alacak parası yoktur. Cebindeki para martı döner ve şişman kahverengi biraya yeter. Emotional olduklarını ise hiç sanmıyorum...

Niyet Emo'ları yermek değil sadece görülenleri söylemek. Müzik tarihinden girip emokid gerçeğine inmek durumu Meydan Larousse kalıbına sokacağı için piyano ve burjuvazi ilişkisini anlatmaktan vazgeçip yakın zaman müzik tarihinde tınıların melodilerin hayatları nasıl şekillendirdiğinden söz edeceğim.

80'lerde Glam Power ve benzeri metal müzik akımları patladığında birçokları mahallenin aslan kalecisi gibi kesilmiş saçları yadırgıyordu. Deri ceketli dar pantolonlu adamlar ortalığı kasıp kavuruyordu. (Türkiye'de yazın sıcağında deri pantolon ve deri ceket giyerek efsane olmuş Tayfun adlı şarkıcıyı sevgiyle anıyorum... Hadi yine iyisin...) Zaman geçtikçe müzik ve müziği dinleyip onun şekline bürünenler de değişti. 90'ların ortalarında Kurt Cobain'in unplugged klipi MTV semalarında yayınlandığında anneanne babaanne kapıları aşındırılıp gri hırka ördürüldü.

Yıl 2008 ve interaktif ortamda anlamını merak ettiğiniz Emo'yla karşılaşma olasılığı çok yüksek. Bir Emo'yu Emo yapan özellikler nelerdir? Emo kavramını kim yarattı?

Hayatın hüzünden ibaret olduğunu düşünen Emo'ların mottosu "Life is pain... Life is only pain..." Vans ya da Converse ayakkabı ve en az üç farklı renkte esprili tişört de mutlaka gerekli. Damalı bileklikler Bergen modeli saç (yüzün yarısını kapatmalı) burunda dilde ve en önemlisi dudak kenarında bir piercing olmadan asla bir Emo olamazsınız.

Emo fotoğraf çektirirken vesikalık bile olsa aşağıdan yukarı bakar ve şaşırmış ifade takınarak eliyle ağzını kapatır. Poz eğer boydansa bacaklar çarpık durur. Emo dişisi mor fosforlu yeşil damalı kırmızı ve siyah renk birleşimi olmadan olmaz. Saç spreyi yoksa vazgeçilmeli bu sevdadan...

Emo tarzını bir tarafa bıraktığımızda dünya çapında seveni olan ve müzik piyasasını ele geçirmeye başlayan bir müzik türü ortaya çıkıyor: Distortion gitar ağırlıklı bol çığlıklı ve bir o kadar hassas ve acıklı sözleri barındıran müzik türü. Yani Küçük Emrah'ın "Ayrılamam" şarkısını distortion gitarla ve hard core olarak söylendiğini düşünün...

Bu müziği yapanlar müziklerini hard core punk olarak tanımlıyor. Emo'nun artık şehir efsanesine dönüşmüş trilyarlarca açılımından biri ise "emotive hard core". Sözcük 90'ların başında Rites Of Spring grubunun müzik tarzını anlatmak için kullandıkları bir kısaltmadan ileri geliyor. Kimilerine göre Emo sadece bu tarzın adıyken kimilerine göreyse olay hard core punk'tan ibaret. Sözler ise ayrılık acısı buraya ait değilim yakınmaları kalp kırıklıkları...

Türkiye'de Emo kültürü yayılmaya başladıkça Anti-Emo duruşlar da çoğalmaya başladı. Buna rağmen Emo'luktan ödün vermeyen asi ama duygusal gençlik yolunda emin adımlarla ilerliyor. Türk Emo grupları gün geçtikçe daha çok fan topluyor ve ardı ardına konserlere çıkıyorlar. En son Masstival kapsamında sahne alan Pickpocket görülen o ki büyük ilgiyle bekleniyordu.

Dünya çapında ün yapmış My Chemical Romance Promise Ring Low The Secret Stars Jets To Brazil grupların öncülüğünde ilerleyen Emo akımı her şeyden önce müzik piyasasının kuaförlerin baskı tişört yapan mağazaların psikologların işine yaradı... Bunlara rağmen hayat Emo'lar için gerçekten çok zor..


Vakti zamanında Rolling Stone için yazdığım bir yazıydı. Başka bir sitede yapılan yorum muhteşem :


MukemmeL Bi yAzı YazmıS TebriK Edıorum =) Yazı Uzun Ama Roman Gibi Surukleyıcı MutLaka OkumaLısınıZ Yazı Icın PınaR AKsu'ya Ne KadAr TesekkuR etSeK AzdıR Süper Bi Is CıkarmıS Bu Yazıyı OkuyunCa Oh Be EmoLukLa ALakam Yok AmeLeLeRın Ne Dedıqı Umrumda dııL Bana Isterse Kro DeSınLeR Bundan Sonra


(Bu yorumun ve yazımın kopyalandığı yer www.emofc.com adlı TÜRK EMO FAN sitesi...)

Indie Styla!

Indie Boy

-Saçları antin kuntin kestir(mümkünse bir perçem bergen stayla olacak şekilde)

-Üzerinde nerdvari bir desen bulunan bir tişört al. Meselası gameboy motifli. Ya da üzerinde pop art deseni olan bir tişört. Üzerine tam oturmalı ama dapdar olacak yapışmalı ince göbeğe...

-Dar bir pantolon al. Paçalarını daralt. Götüş kısmı özellikle üste otursun.

-Ceket giysi zorunlu bir stayla bu. Ceketin zırva bir modeli olsun. Ha ceket giyemiyorsan mutlaka ama mutlaka hırka giymek zorundasın. Hırka ince triko, çizgili olursa makbuldür.

-En önemli kısım ayakkabı...New Balance olabilir. Belki Vans. Ama tercih edilen internet üzerinden herkesin ulaşamaycağı parlak bir çizgisi bulunan süper marka bir ayakkabı. Spor ayakkabı giymeyen kral indieler için kesinlikle önü sivri faşo ayakkabısı lazım. Derisi süper kaliteli olmalı, kahverengi ve siyah tonlarında. Makosen dediğimiz bir model diyebiliriz. (Mahalle ayakkbıcılarında bulunamaz)

-Indie boy ve İndie girl olmak beraberinde gözlük kullanımını da getiriyor. Kemik çerçeveli, siyah gözlük (Clark Kent gözlüğü diyim daha açık olur)gerekli. Güneşli havalarda ise Ray Bay'ın Wayfarer modeli tercih edilmeli.

-Indie boy'ları ortamlardan ayıran, adeta gizlenmesini engelleyen en önemli aksesuarlardan birisi ise "YANDAN ASILMIŞ ÇANTA". Deri postacı modeli takıyorsa hiç şüpheniz olmasın o kesinlikle bir indie...

-Ve son olarak saat...Casio! Ama casio'nun bir tek modeli. Küçükken en az bir kez herkesin sahip olduğu ucuz, su geçirmeyen plastik kayışlı saat. Hatta hala yollardaki saatçilerde satılır. Bu modelin renkli olanları bulunmakla beraber fiyatlarıda canice artmış bir durumda.


Ve paranın satın alamayacağı şeyler vardır. Anoreksiya olacak kadar zayıf bir beden. Küçük götüş. Minnacık ama kesin pıt diye ses çıkıyor o derece. Uzun bir boy, ince bir bel ve giydiklerin üzerine yapıştığında belirecek olan hafif kaslı kasık çizgisi...

Bu mudur yani? Budur.

8 Nisan 2010 Perşembe

Cüce Götü Sert Olur!

Cücelerle ilgili bir video izledim. Cüce kadın matador! Nasıl ucubik bir şovdur öyle. Boğa işin hakkını veriyor cüce ablayı yere alıyor(Senem'in tabiriyle seramik gibi) bir güzel değdirme yapıyor. Cüce bir kere nasıl isabet etsin!

Cüce diyip geçmemek lazım...Vakti zamanında izlediğim ve şahsen hastası olduğum Belçika yapımı bir film vardır ki akıllara zarar. MAN BİTES DOG. Benoit(filmin kahramanı) yine birini hunharca öldürmüştür ve öldürdüğü kişileri yuvarladığı gölet-uçurum arası yerin önündedir. Ve şöyle birşey der;

-Çocukları ve cüceleri öldürdükten sonra ağırlıkları artsın diye taş koymak gereklidir. Ama unutmamalıdır ki çocuklara koyduğun ağırlığın yani taşın bir kaç mislini cücelere koymalısın. Çünkü cücelerin kemikleri daha ağırdır.


Peki cücelerin kemikleri götlerinde mi toplanır a canım?

6 Nisan 2010 Salı

Hedefine ulaşmak

Pınar:
http://pinaraksu.blogspot.com/2010/04/saksda-sogan-yetistirmek.html
oca:
okumam
Pınar:
sen bilirsin

oca:
benle ilgili bişey yazdın mı puşt ?
Pınar:
bilemem?'
bakmak zorundasın
oca:
pffff hayatımın 20 saniyesini geri ver embesilgil
Pınar:
ahahahhahahahahhaa
okursun işte böyle!
oca:
bidaha nah okurum
Pınar:
msn kayıtlarını kopyalıyorum şuanda


VE BÖYLECE GENCECİK BİR ONURBEDÜKÜN HAYALLERİ ELİNDEN ALINIR MORS EDİLİR...
CİHAN'ı STREET FIGHTER'da çok fena yendim. Evet ayıca PERFECT ÇEKTİM!NET

Doruk o msndeki hatun rulez diyorum. Potunu yiyim net!

Saksıda soğan yetiştirmek

Manavın ve berberin arasına küçük bir saksıya dikilmiş soğan kapitalist sisteme baş kaldırıdır!Diyip olayı kapatmaya çalıştım ama değil işte... Manavdan soğan almıyor diye düşündüm ilk önce bunu diken kişi. Sonra berber önüne niye diksin diye düşündüm.Manav tamam ama berber niye? Çözdüm ama olayı. Soğanı alıp başına sürüyor(muhtemelen kel) saç çıksın diye sonra berbere gidiyor. Berber çıkan saçları kesiyor, kesildikçe ekonomiye can geliyor. Manavdan soğan almayan şehirli saksıda kendi soğanını nispet yaparcasına manavın önüne ekiyor berberede selam ediyor. Rulez!
Ha bu arada Onur, Doruk ve Cihan. Naber?!
(Böylede saçma bir yazıyı okursunuz işte sırf ne yazdığımı görmek için size Dokken'dan Just Don't Lie To Me adlı güzide eseri gönderiyorum...)


Gelsin Cardinal Melon...Çokta iyi oldu çokta güzel oldu.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Uyku öncesi bilinçsizlik hali

Uyumadan yarım saat öncesinde nedensiz bir şekilde heyecanlanırım rüya göreceğim için. Uykuya yaklaştıkça elimde olmadan düşlediğim yerin döndüğünü fark ederim. Bilmiyorum neden. Dehşetli rüyalar görürüm. Kontrol edebilirim genelde ama son rüyamı kontrol edemedim ve helezonik bir şekilde rüyaya sıkıştım. İkiz çarşaflı kadınların jiletle gögüslerimi parçalamasıyla ilgili bir rüyaydı. Üzerime işemeleri de cabası...
Sevgili kedi Lemmy Kilmister çığlıkla uyandığımda esneyerek bana baktı. Ona dokundum,uyandığımı fark ettim ve rahatladım. İhtiyacım olan gerçek bir nefesmiş sanırım. Kardeşimi uyandırdım sigara içtik ve dehşet dolu ifademin fotoğrafını çekti. Dudağımın kenarında uçuk çıkıyor sanırım...

Dün gece koşarken uçtuğumu gördüm. Çocukluğumun geçtiği sokaklarda hem koşuyor hem uçuyordum.Güzeldi.Arabaları yendim.

Eğlenceliymiş

Kahveyi ve sigarayı aynı anda bırakabilirsem dünyanın en yüce kişiliği olabilceğime inanıyorum.
100 milyon baloncuk yuttum diyen bir kız vardı. Son hali bayağı etli butlu olmuş. Gazoz içmekten diye düşündüm ama değil Niğde Gazoz'u var çok efsane bir tat. Of blog şahaneymiş random zırvalama noktası yapabilirim burayı evet. Çokta güzel oldu çokta iyi güzel oldu!

Açıl

Blog açmak gerekliymiş.

Açtım ama niye? Vakti zamanında bir masal vardı onu aradım bulamadım çok bombastik bir masaldı. Ufak bir cin vardı ceninleri ormanda cızbız yapıyordu. Aradım bulamadım. Ne dehşetliydi.

Naber