21 Nisan 2010 Çarşamba

Bir gün bir gün bir çocuk...

Eve gelmiş kimse yok! Açmış bakmış dolabı şeker de sanmış ilacı...

Görünüşü güzel, pürürzsüz,olabildiğince çekici. Bonibon gibi duruyormuş orada. Kimsede dokunmamış. Ambalajlı. İlk dokunan çocuk olacakmış. Etrafına bakmış önce. Suyu yudumlamış. Dışarıda çok koşmuş terlemiş, ıslakmış sırtı. Yavaşça parıl parıl parlayan şeker kutusuna yönelmiş. Çıkarmış renkli misketi. Ağzına atmadan önce koklamış. Kokusuz, biraz uzak duruyormuş. Ağzıma atmasam mı diye düşünmüş önce. Çünkü daha önce yediği şekerlerden farklıymış bu elinde duran. Emin olamamış. Sonra bir hamlede kimse gelmeden atıvermiş ağzına.

İlk başta biraz tatlı biraz acı bir tat gelmiş ağzına. Sonra daha iyi anlayabilmek için ısırmış. Ağzının içi zehir gibi olmuş çocuğun. Kekremsi,acı, tükürülesi bir tat. Çocuk çıkarmamış ama. Çiğnedikçe büyümüş, acılığı artmış. Dilinde, damağında heryerinde hissetmiş bu kötü tadı. Bir hamleyle yutmuş.

Akşama sancı başlamış. Kıvrım kıvrım kıvranmış. Söyleyememiş kimseye dolaptaki şekeri yediğini. Rengi solmaya başlamış, halsizleşmiş, gözleri yorgun bakmaya başlamış,karnı içine çekilmiş. Anlamışlar sonra çocuğun iyi olmadığını hastaneye yollanmışlar.

Çocuk söylemiş o zaman. Şeker yedim demiş. Sormuşlar nasıl bir şekerdi diye. Dolaptan aldım demiş anlatmış şekeri. O zaman anlamışlar ve anlamış çocukta şeker sanmış ilacı.

Çocuğa ne mi olmuş? Vallium bağımlısı olmuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder