26 Eylül 2010 Pazar

Tahin-Pekmez Kıvamı



Bayılırım o yoğuşkanlığına birbirine karışırken ortaya çıkan o renge,dalgalanmasına,ebru gibi bir hal almasına.Zararsız gelir bana tahin-pekmez. Yazarken bile beraber anmak,beraber yazmak ilginç aslında. Tahin-pekmez.

Önce tahini dökmek lazım.Sonra pekmezi tam ortasına. Açılmalı tahinin içi.Sonra kaşıkla yavaş yavaş karıştırmak lazım. Helezon gibi.Dalga dalga olsun ama karışsınlar birbirlerine. Oysa ne farklı yerlerden gelmişlerdir.Biri susam diğeri üzüm.

Ayrılmaz ikili mi bu şimdi?


K.D Lang iyidir.

17 Eylül 2010 Cuma

Can satılır mı?


Alışveriş yapmaya çıkar gibi can satın alınır mı? Kumaşların bile en az 1,5-2 metre genişliğindeki vitrinlerde sergilendiği mağazalarda pet"shop" vitrinlerindeki canların daracık alanda "sergilenmesi" ne kadar doğrudur. Ay dayanamdım çok güzeldi, üzgün gözüküyordu aldım demekle olmuyor bu işler ne yazık ki.

İnsan önce kendisii koymalı onun yerine sonra ne yapması gerektiğine karar vermeli. Daracık bir alanda kafanızı bile kaldıramazken nasıl nefes alırdınız? Nasıl kendinizi iyi hissederdiniz? Nasıl aaçardınız kalbinizi sizi buraya tıkanlardan bir diğerine? Ya küflü kokuşmuş yer altında damızlık olarak kullanılanlara ne demeli? Yavrunu satsalar bundan memnun olur muydun?

Düşün bakalım nerede var bu kadar insafsızlık. Elin gavuru dediğin adam en azından senin yavrusunu sattığın,hapsettiğin, dövdüğün, sattığın, canına hükmettiğine değer veriyor. Peki burada ne oluyor? Her satış sonrası "Allah bereket versin..." Vermesin mümkünse bereket vermesin.

Demiyorum ki dünyanın hiç bir yerinde satılmıyor bir burada var. Değil tabii ki. "Uygun" şartlar altında, belirli gözetimlerden geçtikten sonra, sağlıklı koşullarda olabilir. Ki bana kalsa o da olmasın sokak hayvan dolu. Ya da yakınlarının kedisi, köpeği, kurbağası çiftleşsin sahiplenmek istersen ona bir aile olursun. Yok efendim cins isterim ben dersen o zaman araştırıp bulacaksın satın almayacaksın derim yine.

Pet"shop"larla ilgili duyarlı olun almayın, aldırmayın.Destek vermeyin.

(Uzun zamandan beri bu konuyla ilgili bir çalışma yapmak istiyordum fakat bu yazıyı okuyunca kişisel girişimlerin zihinde girişimsellik olduğunu fark ettim.Belki Okumak anlamaya yardımcı olur diyorum.)

15 Eylül 2010 Çarşamba

Çengel Bulmaca Ünlüsü


Bana göre bir ünlüyü ünlü yapan şey o kişinin çengel bulmacada çıkma oranına bağlıdır. Çengel bulmacanın tam ortasında ise cidden Tarkan ünlülüğüne sahiptir. Ama yok yan taraflarda özellikle sağ alt köşedeyse ünlü olma seviyesi alçalır. Hayatım boyunca seri bir şekilde çengel bulmaca çözdüğümü söyleyemem. Çengel bulmaca nedir ayrıca?

Bir de kıytırık kendini mühim sanan ince gazetelerin bulmacalarıda aynen kendileri gibi olabiliyor. Çengel bulmaca üzerinde Güllü ve benzeri akımlardan etkilenen insanların bol makyajlı pozları duruyor. Şimdi oradaki insnanların adını tahmin ettiğimde ne oluyor? Hoopp olmadı! benim onları bilmemem lazım. Adı neydi ya? O kim? Aa bilmem ki? Bi fak of mama fakı! Hepsini adın gibi biliyorsun net! Bodruma gittik beraber İstanbul'da da yaşadık! Bilmiyormuş gibi davranma bilmiyorsan sağırsındır ya da sokağa çıkmıyorsundur. Atarlandım. Çengel bulmaca sorunsalı. Dediğim gibi çengel bulmacada fotoğrafın olması o kişiyi fazlasıyla ünlü yapar.

14 Eylül 2010 Salı

ATARLIYIM!


Yok oğlu yok. Çeşitli düşünceler içinde boğulmuş devinimlerde sikim sonik arayışlar içinde bir oraya bir buraya dağılan anlaşılması istenilmeyen sözcüklerim yok ne yazık ki. Oluyor da ne oluyor. Ortadoğu mensubu bir ülkenin yine skimsonik bir rock barında elinde Küçük İskender ve onun küçük pipisi hakkında yazdığı harf bocalamaları hiçte samimi gelmiyor. Nedir yani? Ne oluyor da kitabı gözünün arkasına dayayıp etrafa güvensizliklerle dolu isterik bakışlar atmanın. Yazıyorda yazıyor mecburi din kardeşimin oğlu kızı. Çevresindeki herşeyi adlandırma çabası içinde sözcükleri peşi sıra kullanıp ayrı duracağını sanan koca götlü, ıslak elli tamamlanmamışlara bu yazım. Atarlıyım. Dürüst değilsiniz çünkü. Atarlıyım herhangi olduğunuzun farkında değilsiniz çünkü. Atarlıyım çocukken Bizimkiler dizisini izleyip okula gitmek için banyo yaptığınızı unuttuğunuz için.


Sıdıka çok güzel diziydi ayrıca.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Konuşmadığında çok düşünürsün o zaman bir garip olur o sessizlik. İçine işler insanın. Yapacak bir şey yoktur. Yalnız kalmışsındır aklındakilerle. Bırak aksın gitsin tutma kendini diyen zibilyon sesi sakin olma çabasıyla susturup düşünmeye devam edersin.

Gece havuza girdim birkaç gün önce. Gökyüzü hiç o kadar aydınlık gelmemişti.Belki de o zaman düşünmedim.

Öyleyse öyledir. Yapacak bir şey yok.

3 Eylül 2010 Cuma

Yurdum İnsanın Beğeni Halleri



Hızlı ve temkinl adımlarla gecenin ilerleyen saatlerinde şehirde yalnız bir kadın... Direk altlarından Ghost'daki yer altından çıkan gölge benzeri yaratıklar misali çıkıyorlar meydana.
Uzaktan hedefi belirleyip kafada avına yapacağı hamleyi belirliyorlar

Senin gibi "yarim" olsun 100 milyar borcum olsun!

Zıbam! İtoğlu it 100 milyar borcu sen nasıl yapacaksın bu pislik halinle bu bir

İkincisi o direk sana girsin!

Geçenlerde yolda Pınar & Pınar yürüken yediğimiz laf beni benden aldı. Önce kibarlık yapıp tırışkadan motoruyla yol verdi sonra tam biz geçecekken "Heeaaa bunlarda TEREYAĞLI İSKENDER heeeaa!

Bir keresinde Taksim'de üzülmeyle sevinme arası saçma bir boşluk hissine kapılmıştım modern görünümlü bir hayvanatası yüzünden. O zamanlar saçlarım turuncu gibi bir renkti. Uzaktan geliyorlar kalabalık halinde dağınık dağınık yürüyorlar.

"Oha hatun Axl Rose'a benziyor!"

Bilemedim ne diyeceğimi.

Omuz atıyorlar mesela. Beğenisini gösterme şekli bu da. Ölümcül yumruklar atmak istiyorum o zamanlarda. Bir keresinde bisikletini üstüme sürmüştü bir öküzyus. Bende bisikletine tekme attım. Bisikletten inip koşup yumruk attı...