20 Haziran 2011 Pazartesi

Her Şeyin Yavrusu Güzel (Midir?)



Genel bir görüş olarak dünyadaki tüm canlıların yavrusunun güzel, sevimli olduğu söylenebilir. Peki bu ne üstadım? Balık mı çirkin yumurtalar mı? Peki sinek larvasına ne denir? O da mı güzel?

Yaz geldi sinek mevsimi açıldı. Dön babam dön. Sinek fız ha fız. Kulağa gelir. Ayağı (tabanını hatta) ısırır. Kanını emer. Nasıl pislik, nasıl ahlaksız ve haysiyetsiz hayvanlar bunlar!

sinek seven insana şüpheyle bakarım. Tedirgin olurum dünya görüşünden. Çok saygı duymam hatta. Terliği alıp şaakk diye duvara yapıştırdım mı o vakit gladyatöğğğ olurum. Vahşet ve kan duvardan süzülürken eserimi duvarda bırakırım. Sinek konusuna nereden geldim bilemiyorum ama zihnim böyke çalışıyor yapacak bir şey yok ne yazıkki. konu sapar terlik sapmaz!

14 Haziran 2011 Salı

Göth! Hatun Kişilikleri



Gotik hatunlar ve isterik bakışlar ardına gizlenmiş davlumbaz yürekler...


Gotik felsefesi bana göre Bram Stoker Dracula'sıyla başlar ve Nosferatu filmiyle yaydan fırlar. Grotesk makyajlar ve süt beyazı bir tenle kavuşulabilecek bir tarz olan gotik imajına, oryantal coğrafya mensubu, kıvrak vücutlu bir dilberin katılma olasılığını düşünemiyorum. Roman bir gotik görsem benim için şah olur, o derece.

Kuzeyin tüm soğuğunu ve kasvetini alıp acıyla dolu bir hayat felsefesi oluşturmak zor olmasa gerek. Güneş girmeyen eve doktor girer mantığı güderek girecek doktorun ekspresyonist sinema karakterlerinden biri olma hayali canlanıyor zihnimde. Tüm bunlar bir tarafa bırakıldığında bir kaç soru zihnimi bulandırıyor. Gotiklerin geneli neden hatun? Gotik erkekler neden genelde aşırı zayıf? Acıdan mı? Kederden mi?

Görünüm olarak tabuttan fırlamış ölü canlar halinde Taksim, Kadıköy semalarında bolca rastlanan goth insanları tanıdıkça güzelleşen cinsten oluyor genellikle. Makyajların altında yatan yufka yürekler... Dış dünyadan zara görmemek için zırh gibi bürünülen kıyafetlerin sahibinin derinlerinde yatan kırılgan insanlar var. Çok duyarlı olduklarına şahit olduğum goth hatunlar görünüm itibariyle cehennemin kör savaşçılarına kafa tutabilecek gibi gözükseler de tanıdıkça Heidi sevimliliğine bürünebiliyorlar. Pandaları kurtarmak, sokak hayvanlarına barınak hazırlamak ve benzeri durumlarda hassaslıklarıyla çelişki yaratıyorlar. Ve tespitlerime dayanarak söylüyorum ki genel olarak ses tonları aşırı ince oluyor. Tizliğin bu kadarına pes derim. Anlaşmaz bir şekilde brutal’e kayan bir vokal de yapabiliyorlar. Hafif hayranlık içinde çözemediğim yanları var... Bir de çözemediğim çok fena bir detay var; gül ve kanlı fotoğraf ilişkisi göth! olmayı daha bir komplike hale getiriyor. Neyse.

Geçen yıllarda gecenin ilerleyen saatlerinde bir barda oturuyorken çıkan şiddetli bir sokak kavgasında yükselen çığlıklardan biri goth bir hatuna aitti. Saatlerce yan masamda oturan ve göz teması kurmaya çekindiğim insan, ekstra rafine tiz ses tonuyla "insanlar ölsün istemiyorrummm...." diyerek ağlamaya başladı ve o anda alkolün etkisiyle kendisine kucak açmak istedim ama çevremdekiler tarafından engellendim.

Göth kişilikler hakkındaki bu düşüncelerim bundan 3 yıl öncesine dayanıyormuş. Hala aynı şeyleri düşünüyorum…Müzik giyilebilir değildir. Dinlenilebilirdir…

Ps: Fotoğraftaki kişiliğin yetimhanede büyüdüğünü tahmin ediyorum. "Anan baban yok mu evladım senin?" diye sorarlar adama.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Mutfak Çakmağı

Çok samimi gelir bana mutfak çakmağıyla sigara yakmak. Zaman zaman yanmayan çakmaklara denk gelmek pek iyi olmasa da yine bir çözüm sunuyor. Çakmak yanmazsa ocak gazını açarsın yanana kadar beklersin. Misler gibi ocaktan sigarayı yakmak konfordur, güvendir, hislenmektir, çoşkudur. Gecenin yarısında kaybolan çakmağı aramak yerine ocaktan sigara yakmak ruhumu aydınlatır. Mavi ışık sigarayı cızırdatırken misler gibi kirpiklerimi yakarım. Sigaraya küfür edip içim bulanır arada. Nadirde olsa ara sıra sigarayı bırakma sözü veriyorum kendime. Ciğerimin fırıldadığını duyuyorum. Bırak bu işleri Bınar. sigara içme. Yazık ediyorsun kendine gibi iç ses yankılanıyor. böylece yarım yanan sigarayı camdan sallıyorum. 5 dakika geçmeden "bırak bu işleri Bınar. sigara insanlığa gönderilmiş ince bir keyif maddesidir. İçebilirsin. Herkes kanser oluyor. Daha gençsin bırakırsın"

Kibrit var meselası. Büyük kibritler.Onunla fokurdatmak lazım. Alayım dimi. Zippo var bir de. Tuhaf bir şakırtısı var. Yaktıkça yakasım geliyor. Sevgilimin yılbaşı hediyesi ceset yeşili bir zippoydu. Şahsen bayılırım çakmağıma. Üstünde yazısı var. Doldurayım onu. Zippoynan hava atarım. Şakırdatırım, çeşitli oyunlara girerim çakmak ilen.

Yazdım da ne oldu?

10 Haziran 2011 Cuma

Pastacıların Lady Gaga'sı!

Son zamanlarda Animal Planet, Discovery Channel ve Yeşilçam TV arasında tuhaf anlar yaşadığımdan, gün içinde belgesel kanallarındaki sloganları haykırmak istiyorum. Özellikle "Pastacılar Kralı" diye bir programın introsundaki çizgili gözlüklü, muhtemelen Tayland'lı bir anne ve New York'lu bir babanın çocuğu olan adını bilmediğim mütiş eşcinsel bir tip var. Çatlak bir ses tonuyla "Pastacıların Lady Gaga'sıyım" diyor. Günüm şenlik, huzur ve o anı düşündüğüm dakiklarda tebbesümle doluyor. Google'da aradım fakat bulamadım kim olduğunu. Süper eşcinsel ve pastacıların Lady Gaga'sı! Çok yaşa sen.

Ha bir de Hülya Koçyiğit koşması insanın moralini bozuyor.