27 Kasım 2010 Cumartesi

Göz


İki göz var. Birbirlerine özlemle bakıyorlar yaklaşıyorlar bizbirlerine. Kumral olan gözün içinden dil çıkıyor diğerine yaklaşıyor diğerinin göz bebeğine sokuyor dilini. Öpüşmeye başlıyorlar yarı şehvetli bir tonda...

Öpüştükçe yuvarlak göz tanesinden önce göğüsler çıkıyor ardından eller, ayaklar, saçlar... İkiside tam anlamıyla büyüyor insan süretine bürünüyorlar.

Uzaktan bakıyorum onlara biri açık kumral diğeri koyu kumral iki kadın...


Derin uyku halleri sürekli uyku daima uyku.

23 Kasım 2010 Salı

Yüz milyon nefes

Aç suyu tıpayı hazırla. Dolana kadar klozette otur. Sabunları kokla,şampuan arkası oku,dolsun ama orada yavaş yavaş. Üstünü çıkar koy sepete.en son çoraplar. Bak dolmuş mu diye. Sok beş parmağı hafif gezdir sıcak mı.Yavaş yavaş sok ayakları, Ellerinle destek al kenarlardan otur suyun içine. Kal öyle kıpırdama biraz. Sıcak su içindeki bacaklarına bak, ellerine bak. Yaslan arkana dur öyle. sadece dur. Yine kalk başını önüne eğ. Sok bacaklarının arasına sıcak suyun içinde dursun nefesin.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Rüya Oluğu

Rahatlama hissiyle alıp götürse içindekileri. Yönetebilirsem yine görürsem eğer tek kişilik rüyalar suyu açarım akar gider.Rüya oluğu tıkanırsa korkmak buymuş meğer.


Sessizlik içindeki sesler ne kadar gürültülüymüş oysa...

Uykulardan kaçmak ne fenaymış.


Uyku ne güzel adın var...

21 Kasım 2010 Pazar

Yanında durabilir miyim?

-İnsanlar hiç durmaz mı?

-Hayır insanlar hiç durmaz. Hep bir şeyler yaparlar.

-Mesela?

-Mesela; koşar,atlar,düşünür,yemek yer,ister yine düşünür. Hep bir şeyler yapar.

-Peki sen ne yapıyorsun? demiş.

-Ben duruyorum...

-Dururken bir şey yapmıyor musun?

-Hayır. Hiç birşey yapmıyorum. Duruyorum. Sadece duruyorum.

-Bende durabilir miyim yanında?

-Duramazsın.

-Neden?

-Yanımda durursan yanımda olduğunu düşünürüm ve böylece "duramam". demiş.

Ne yapıyorsun?

- Duruyorum...

Duş Jeli v.s Beyaz Sabun


Duş jeli nedir? Maksimum 5-6 yıl önce bakkalda çakkalda satılan bir şey. Kokusu güzel, görüntü güzel. Albenisi var yani.Al evine getir baş köşeye koy. Hatta hemen kullanmak için işini gücünü bırak hopp banyoya gir (duş ve banyo arasındaki farkı bilmeyen insana ayrı kılım ayrıca) hızlı bir şampuan ardından duş jeli. Omuzlara bolca sür sür sür ohh mis. Banyodan çık.

Eee ne oldu şimdi? Ne anladım ben bu işten. Kalmadı kokusu temizlik hissinden eser yok. Küçükken annem beyaz sabunla "çitilerdi" beni. Bulaşık deterjanı reklamlarındaki süperlüks yıkanmış bardaklardaki ışıldama misali bir ışıltı yayardım etrafa. Yıkan yıkan öyle bir hissiyata erişemedim.

Duş jeline bak ya. Kayışkan, saçma sapan, mantıksız bir şeymişsin. O kadar emeğime yazık duş jeli full şovmuş olayın.

16 Kasım 2010 Salı

Hamam Cini

İnce, dar bir koridor. Islak, sıcak, buharlı...Bir yanında tuvaletler diğer yanında eski kurnalı, gri taşlı su akarları. Saçlarımın ıslaklığı ortamın buharını örtmeye çalışıyordu. Yere bakarak yürüyordum. Diğer geniş odadan bir sürü kadın sesi geliyor. Hafif bir kız çığlığı, bir annenin bağırışı.

Kafam yere dönük yürürken yol üstündeki kenar taşına oturmuş gördüm ayaklarını. Kafamı biraz doğrultmak yetti. Küçük çıplak bedenin ortasından pembemsi bir çizgi geçiyordu. Oluşmamış göğüsleri kambur durmasına rağmen kaslı bir erkeğin göğsü kadar sertti. Sincap edasıyla uzayan dişlerini örten dudaklarının üstü ince bıyıklarla kaplıydı.Ufak yüzünde yarı erkeksi yarı kadınsı taşralı bir insanın ifadesi saklıydı.

Yanından geçerken göz göze geldik. Boynunu bir kuş gibi eğerek baktı bana. Dizlerim çözüldü, havada asılı kalan adımlarımla daha büyük olan odaya geçtim. Arkamdan Pınar geldi. Yüzündeki ifadeden, kafasını kaldırmamasından anladım onunda benim gördüğümü gördüğünü.

Donup kalmışken biz; elinde havlusu, sarımsı kesesi ve mavi bir şampuan şişesiyle çıkageldi. Eğilmiş ayaklarımıza bakıyorduk sadece. Yavaş yavaş kafamı kaldırdım incelemeye başladım. Hamamın içindeki bitmek bilmeyen sesler alçalmıştı. Küçük kızın sesi kesildi. Annesi daha küçük konuşmaya başladı. Su şakırtıları yavaşladı.

Göbek taşının kenarına doğru geldi. Kısacık bacaklarının arasındaki beyaz donunu çekiştirdi. Arkasına baktı. Kadınları izledi, hamamı izledi. Bir kulaç ötemizde otururken onu izlemekten alamadım kendimi. Göz göze geldik bir an. Kafamı önüme eğdim. Pınar'a korktuğumu söyledim. O da korkuyordu, çekiniyordu o tarafa bakmaya. Elinde topuk taşıyla topuklarını ovarak oyalanmaya çalıştı Pınar. Yavaşça, kafamı kaldırmadan ona baktım. Küçük vücüduna büyük gelen eliyle göğüs ucunu sıkıştırıyordu. Gözlerinde hafif bir parlama, yüzünde bir tebessüm...

11 Kasım 2010 Perşembe

Kırmızı ışıkta geçmeyenlerin radyosu!

Sabah işe gelirken taksideki radyo böyle diyordu.

Adam bir şeyler söylüyor sonra araya "Kırmızı ışıkta geçmeyenlerin radyoossuuu"

Hafiften başka bir şarkı geçişi oluyor ki bu arabesk bir şarkı "Kadına el kaldırmayanın radyoosuuuu"

Nasıl yani? Şimdi adamlar iyi bir şey yapıyor halkı bilinçlendiriyor diye düşündüm. Ama halka bak oha?! Kadına el kaldırdığını biliyor ve bu konuda bilinçlendirmeye çalışıyor. Kırmızı işikta geçtiğini biliyor!!!! Ve bu konuda bilinçlendirmetye çalışıyor.

Ayı eğitim radyosunu tebrik ediyorum.

5 Kasım 2010 Cuma

Saçımdaki ilk beyazım...

Yarım saat öncesinde saçımdaki ilk beyazı gördüm...Midemde garip bir ağrı var. Sabah babamla arabada konuşuyorduk. Çocukluğumu anlatıyor taklitlerimi yaparak. Babam benim çocuğum olurmuş biberonumla beslermişim onu...Suya "fifte" ete "didime" dediğim günlerden bahsetti. Babam her akşam deri ceketinin iç cebine tadelle koyardı. Kapının önünde kucağına atlayıp cebinden alırdım. En sevdiğim şeydi bu.Babam bana şarkılar yazardı...

Nasıl söyleyeceğim babama saçımdaki ilk beyazı...