22 Haziran 2010 Salı

Sofistike olmayan sıradan şeyler üzerine

Nasıl bir duygudur bilir misiniz diyeceğim ama eminimim ki biliyorsunuzdur. Sözlerin tükendiği yer, susup kalmak, gözlerin içten içe dolması, çığlık atma isteği. Bir süre sonra yılıp konudan vazgeçmek...

Neden vazgeçtiğinizi hiç düşündünüz mü? Karşınızdakini yıldıramayacağınızı anladığınız için olabilir ya da yorulduğunuz için. Sonu gelmeyen tartışmalar içinde boğulurken çok defa düşünmüşümdür. Aceba alkollü mü? Ne içti acaba? Bu kadar saçma sapan bir konuya bu kadar ateşli bir şekilde tutunmanın daha mantıklı bir yolunu bulamamam çoğu zaman. Mesela tüm sinirinizi, hırsınızı, haksızlığınızı midenizde hissettiniz mi? İşte o zamanlar tüm dünya duruyor ve karşınızdaki olağan gücüyle üstünüze geliyor gibi olur. Hiç düşünmediğiniz bir şeyi sanki bile bile, düşüne düşüne yapmışsınız gibi davranan oldu mu hiç? Söylenecek söz kalmaz, gözler açılır. Garip bir histir ne yazık ki. Kalp kırılması daha da fenası.

Ardından derin bir nefes alınır, uzun vadeli sözler verilir içten içe." Onunla bir daha asla böyle bir duruma gelmeyeceğim.","Bundan sonra buna izin vermeyeceğim" v.s. İlk yarım saat ufak sarsıntılar halinde bu his bedeni terk etmez. İlerleyen zamanlarda bir bakmışsınız zamanın favori şarkısını dinliyorsunuz, akşam için plan yapmışsınız ve sabah yaptığınız tartışmanın şiddetti üstünüzden atılmış. Oysa ne kadar da haksızlığa uğramıştınız, kalbiniz ne kadar da kırılmıştı, yılmıştınız ve kabul etmiştiniz durumu. Karşıdaki baskın çıkmıştı, siz geri çekilmiştiniz. Ne ilginç bir savaş değil mi? Sonu gelmeyen ve galibi belli olmayan. Sormak lazım bu noktada; benim bencelerimin yanında senin sencelerinin bir önemi var mı sence?

Ve böylece uzar gider.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder