30 Haziran 2010 Çarşamba

Night Of The Living Dead



Romero’nun nev-i şahsına münhasır filmi ve bağımsız korku sinemasının başyapıtlarından biri sayılan film, sadece bağımsız sinema örgüsünde ele alındığında filmi iki açıdan incelemek gerekli; Türkiye’de çekilmesi mümkün müdür? Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek bir konu iken salt olarak Türkiye’de benzeri film ataklarının yapıldığından bahsetmek gerekli. Sanıyorum The Night Of the Living Dead’i katlanılabilir ve çekici kılan her ne varsa bunun bağımsız sinemanın etkilerinden ötürü olduğunu kabullenmek gerekecek. Şöyle ki ülkemizde yakın zaman içinde çekilmiş olan “Ada” filminin konseptiyle Night of The Living Dead’in tartışılmaz benzerliğinden söz etmek gerekli. Bu durumda ülke sınırları dahilinde zombi temalı ilk film çekilmiş oluyor. Filmde görüldüğü kadarıyla eskiye bir referans olarak Night Of The Living Dead hülyaları esiyor bolca. Peki aynı etkiyi yaratır mı? Sanmıyorum. Nedenlerine gelince filmin çekiliş tarihine bakılmalı ve teknik, görsel ve anlatı olarak farklılıklarından bahsetmek gerekli olacaktır.

1968 yılında amatör bir ruhla George A. Romero ve arkadaşları tarafından çekilen film zamanla kültler arasındaki yerini almıştır. Nedenleri ise açık, net. Amatör ruh, sabit olmayan kamera hareketleri ve doğallık. Efekten ve şafşatadan olabildiğince uzak bir görüntülerin zihindeki yansımaları da gerçeğe yakın olacaktır.

Film kendi içinde incelendiğinde bir çok yeniliği berberinde getirmektedir. Zenci bir kahraman Hollywood sinemasında ilk kez bu filmle görülüyor. (Zenci seri katilleri saymazsak (Candyman) zihinlerdeki kurtarıcı zenci (siyahi mi demeliyim yoksa?) ilk kez bu noktada uyanıyor denilebilir. Ki bu noktada sosyal alegoriden de bahsetmek gerekli diye düşünüyorum. Dönem içinde bakıldığında zenci bir başrol oyuncusu kesinlikle çokta makul olmayan bir şeydi. Fakat filmin “zombi” duruşunun ardında yatan capcanlı sosyal göndermeler bağımsız sinemanın dibine vurmuş hatta zombileri bile dile getirmiştir. Bunuel filmlerinde rastlanabilecek detaycılıkla (örneğin annesini yiyen küçük zombi kız, ya da git gide kötüleşen karamsar ortam) filmin irkilme sağlayan ve aynı zamanda düşündüren sahnelerindendir.

Filmde tam anlamıyla toplum psikolojisi sorgulanır ve adlandırılmaksızın yargılanır. Dehşet anında çözümü silahlarda arayan toplum ve sorgusuz sualsiz herkesi öldüren Amerikan redneckleri ortalığı kasıp kavurur. Bir nevi kıro benzetmesi yapabiliriz…

Gel gelelim Türkiye’de Night Of The Living Dead çekilir mi sorunsalına. Cevap basit aslında 3. sinema niyetine ele alınan bir kamerayla farkına varmadan bağımsız bir sinema örneği yılbaşı gecesi Taksim ve civarlarında çekilebilir rahatlıkla. Oyuncuların taze ve oldukça istekli olacaklarından şüphe yok…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder